AÖHP Basın(ın) Açıklaması (5 Mayıs 2015)

Basına ve kamuoyuna,

Devletin faşist baskı ve terör uygulamalarının tetikçisi haline gelen kolluk kuvvetleri Haziran Direnişi’nde Taksim Gezi Parkı’ndan Kızılay’a, Antakya’dan İzmir’e kadar Türkiye’nin onlarca ilinde, meydanları, sokakları, mahalleleri sıkıyönetim uygulamalarını aratmayacak şekilde zapturapt altına almış ve her alanda hayata geçirilen saldırıların sokak ayağı eli sopalılardan kask numarasız polislere kadar her türlü karanlık uygulama ile birlikte örülmüştür.
Toplum vicdanını yaralayan her olayda sokağa ve eyleme inen milyonlar azgın polis terörü ile baskılanmaya çalışılmakta, çocuk, genç, yaşlı, kadın ve erkek ayırt etmeksizin sokaktaki herkes “şüpheli” ve “suçlu” ilan edilmektedir.  Alternatif ve muhalif her türlü sesi kısmaya yönelik olarak giderek artan faşist zorbalık sokak infazlarının, polis işkencesinin, keyfi gözaltıların önünü açan “İç Güvenlik Yasası” gibi yeni yasal kılıflara uydurularak polis devleti uygulamaları devreye sokulmakta ve baskı rejimi tahkim edilmektedir. 


Devlet ve polisin bu saldırılarının diğer bir hedefi ise sosyal medyadan, internet üzerinden, okuduğunuz alternatif basın-yayın organlarından direnenlerin ve ezilenlerin sesini duyuran ve polis terörünü kayıt altına alarak halka ulaştıran muhalif medya ve devrimci basının gönüllü emekçileri yurttaş haberciler ve video eylemciler olmaktadır. Devlet ve iktidar organları kendilerini, yandaşlarını ve tetikçilerini korumak adına silahlarını işçileri, emekçileri, gençleri ve kadınlarıyla halka ve halka yönelik şiddeti belgeleyen özgür medya bileşenlerine doğrultmaktadır! 


Kayıt altına alınmadığı takdirde suçu işleyen tüm unsurların rahatlıkla ört bas edilebileceği, delillerin karatılabileceği böylesine muğlâk bir ortamda gerçeğin kayıt altına alınması hayati önem taşımaktadır. Her türlü tanıklığa ve somut delile rağmen savunma hakkını kullanmak isteyen yurttaşlara karşı katil zanlıları düzen mahkemelerinin aracılığı ile deliller karatılarak korunmakta ve bu durumda kaydedilmiş bir an, bir kısa video veya fotoğraf, suçlulara karşı direnenlerin elinde önemli bir kanıt teşkil edebilmektedir. Öyle ki, çoğu zaman özgür haberciler tarafından kayıt altına alınan görüntüler dışında ana akım basında ve düzenin medya organlarında sokaklarda yaşanan saldırılar konusunda çarpıtılmadan tek bir görüntü bile sunulmamaktadır. 


Bunun son örneği ise geçtiğimiz günlerde işçilerin uluslararası birlik, mücadele ve dayanışma günü olan 1 Mayıs’ta Taksim’de görülmüştür. Devlet 1 Mayıs alanı Taksim Meydanı’nı yasakladığı gibi haftalar öncesinden işleyeceği suçları ört bas etmek için  Türkiye Gazeteciler Cemiyeti ile işbirliği içerisinde “tek kullanımlık basın kartı” gibi bir zorunluluk getirerek sokakta özgürce kayıt alma hakkının önüne yeni bir engel koymakta gecikmemiştir. Bizler ise sokakların bizim olduğunu o zaman da ilan etmiş ve şahit olduğumuz her türlü haksızlığı ve şiddeti belgeleme hakkımızı devletin vereceği onayın boyunduruğu altına sokmayı insanlık ve habercilik onuru adına reddetmiştik.


Ve alanlara indik! Şimdi 1 Mayıs’tan itibaren sadece 5 günlük bilançoya kısaca bakalım: 4 Direnişteyiz.org muhabiri tanıtım kartlarının sahte sarı basın kartı olduğu iddiasıyla gözaltına alındı. Biri tutuklama talebiyle mahkemeye sevk edilip 4 gün gözaltında kaldıktan sonra serbest bırakıldı. Gözaltı sürecini takip eden iki Alınteri muhabiri önce gözaltına alınmak istendi, daha sonra darp edildi. Daha bu sabah Bursa’da Türk Metal’e taleplerini kabul ettirmek için haftalardır direnen sendikadan toplu istifa vermek üzere bugün eyleme çıkan yüzlerce onurlu metal işçisi sendika çetesi tarafından saldırıya uğrarken eylemi canlı yayın ile Türkiye’ye duyuran iki Kızıl Bayrak muhabiri darp edilerek ekipmanları kırıldı, bir Kızıl Bayrak muhabirinin kafası yarıldı.  Bugün pek çok özgür basın emekçisi gerici ve yandaş medya tarafından isim isim hedef gösterilerek tehdit odağı haline getirildi, fişlendi. 


Bizler bu saldırıları kınıyoruz! Haber alma, yapma ve yayma hakkımız asla engellenemez!  Gerek Anayasal, gerekse Evrensel Hukuk çerçevesindeki haklarımızın gayri-meşru şekilde yok sayılmasına izin vermeyeceğiz! Bizler bu haklarımızı gayet iyi biliyoruz ve sonuna kadar savunacağız.


Devletin, polisin, çetelerin, sivil saldırganların şiddetine karşı gözlerimizi kapamayacağız, kameralarımızla gece gündüz sokak sokak haksızlıkları belgelemeye devam edeceğiz!


Sokağın ve ezilenlerin sesi olmaya çalışırken gözaltılara, işkenceye, şiddete maruz kalan, darp edilen özgür haberciler yalnız değildir!


Baskılar bizi yıldıramaz!


Özgür basın engellenemez!


Ankara Özgür Haber Platformu

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

ÇGD : "Can Dündar’a Yapılan Tehdit Tüm Gazetecileredir. Reddediyoruz."


01 Haziran 2015 Pazartesi

Çağdaş Gazeteciler Derneği Başkanı, Can Dündar'a yapılan saldırıyı ve bizzat Cumhurbaşkanı tarafından yöneltilen tehditleri kınadı.

Ahmet Abakay bugün yaptğı açıklamasında "Ne yapacak? Vurdurtacak mı? Cezaevine mi attıracak? Mahkum mu ettirecek?" diyerek eleştirdiği yürütmenin başı Erdoğan'ı sorumsuzca davranmak ve suça azmettirmekle suçlarken bu tehditlerin sadece Dündar'a değil tüm özgür basına geldiğinin altını çizdi.

Ayrıca Can Dündar tarafından yapılan haberin doğruluğunu bizzat Erdoğan'ın da onayladığını hatırlatan Abakay, Dündar'ın yapmış olduğu haberin altına özgür basının bir üyesi ve bağımsız bir gazeteci olarak kendisinin de imza atmaktan çekinmeyeceğini vurguladı.

Çağdaş Gazeteciler Derneği Genel Başkanı Ahmet Abakay’ın açıklaması:

"Cumhurbaşkanı R.T.Erdoğan, yakalanan Mit tır’larında silah bulunduğunu belgeleyen haberi yayınladığı için Cumhuriyet gazetesini ve haberi yapan Genel yayın Yönetmeni Can Dündar’ı TV ekranlarında açıkça tehdit etmiştir. “Bu haberi yapan kişi bunun bedelini ağır ödeyecektir, öyle bırakmam onu” demiştir.

Bu haberi yapan kişiyi cezalandıracağını söylüyor.

Ne yapacak?

Vurduracak mı? cezaevine mi attıracak? Mahkum mu ettirecek?

Bu açıklama davayı yürütecek mahkemeye, yargıçlara talimat mıdır? Onlara da tehdit midir? Son olarak Hrant Dink cinayetinde görüldüğü gibi, Türkiye çok sayıda gazetecinin, yazarın öldürüldüğü, bunların hiçbirinin gerçek katillerinin bulunmadığı, suçluların parmak izlerinin davlet içinde kaybeldildiği biliniyor.

Cumhurbaşkanı derhal bu sözünü geri almalıdır. Bunu reddediyoruz. Linç kültürünün egemen olduğu ülkemizde bu sözlerin, bu talimatın gereğini yerine getirmeye hazır çok sayıda meczubun, yandaşın olduğu biliniyor. Bu sözlerin ağır sonuçlar doğuracak , suça azmettirme eylemi olduğunu hatırlatmak isteriz.

Bu tehdit, Can Dündar arkadaşımızla birlikte tüm özgür basınadır. Bağımsız gazetecileredir. Can’ın haberinin altına ben de imzamı koyuyorum. Çünkü haber doğrudur.Doğruluğuna zaten RTE de itiraz etmiyor."

- VU/İnadına Haber / 01 Haziran 2015 Pazartesi -

Metal Grevi'nde Daralan Hükümet'ten Basına Ve İşçilere Gözaltı


Metal Grevi'nde Daralan Hükümet'ten Basına Ve İşçilere Gözaltı


Dün gerçekleştirilen operasyonda aralarında Kızıl Bayrak yazı işleri müdürü ve Metal İşçileri Birliği'ne bağlı işçilerin bulunduğu 10 kişi gözaltına alındı.

Haftalardır büyüyerek devam eden metal işçilerinin grevi hükümeti çaresiz bıraktı. Bursa'da başlayan, ardından yayılarak en son dün de Ankara'ya ulaşan ve sayıları onbini aşkın metal işçisinin iş bıraktığı eylemler sürerken hükümet, Türk Metal Sendikası çalışanları ve işçilerin arasına sızdırılan emniyet istihbarat personelinin provokasyon ve grev kırma faaliyetleri sonuçsuz kalınca son hamle olarak gözaltılara başladı.

Mayıs ayı başında metal işçileriyle röportaj yapmak ve mücadelelerini kamuoyuna duyurmak amacıyla Bursa'ya giden ancak 5 Mayıs günü Türk Metal Sendikası çalışanlarının saldırısına uğrayan Kızıl Bayrak yazı işleri müdürü Tayfun Altıntaş dün gözaltına alındı.

Bursa Emniyet Müdürlüğü Terörle Mücadele Şube Müdürlüğü tarafından gerçekleştirilen operasyonunda Altıntaş'ın yanısıra Metal İşçileri Birliği üyelerinin de arasında olduğu 10 kişi gözaltına alındı.

“Provokatörlük yapmak için şehir dışından gelerek sosyal paylaşım siteleri üzerinden işçileri kışkırtmak” suçlamasıyla gözaltına alınanlardan birinin gazeteci, diğerlerinin ise işçi oldukları dikkat çekerken yapılan bu son hamle, operasyonun amacının bir 'kamu güvenliği hizmeti'nden çok 'işveren güvenliği ve halkın haber alma hakkının engellenmesi operasyonu' olarak yorumlandı.

Anadolu Ajansı Yine Hazır Metin Yayınladı

Gözaltı operasyonu AA tarafından tüm basın kuruluşlarına "Bursa TEM Şube tarafından yürütülen araştırma sonucunda işçilerin iş bırakma eyleminin 'şehrin dışından gelen kişiler tarafında yönlendirildiğinin belirlendiği', gözaltında alınan biri kadın 10 kişinin “oluşan toplumsal kaos ortamından istifadeyle örgütsel tabanlarını genişletme amacı taşıdıkları” şeklinde duyuruldu.
AA aracılığıyla servis edilen haberin devamında ise "gözaltına alınanların sosyal paylaşım ağı üzerinde kurdukları Metal İşçileri Birliği (MİB) ile Kızılbayrak üzerinden yaptıkları yayınlar ve oluşturdukları Fabrikalar Arası Kurul (FAK) toplantılarında alınan kararlarla gerçekleştirdikleri, 'Silahlı Türkiye Kominist Partisi Terör Örgütü'ne üye olmak' iddiasıyla mahkemeye sevk edilecekleri" iddiaları yer aldı.

"Amaç, Direnişi Ezmek, Onbinlerin İradesini Hiçe Saymak..."


Operasyonun ardından Kızıl Bayrak gazetesinin yaptığı açıklamada ise operasyonun asıl amacının, metal işçisinin öncüleriyle olan bağını koparmak, onun mücadelesinin açığa çıkardığı devrimci gerçeklerin işçi ve emekçilere ulaşmasını engellemek ve nihayetinde metal işçisinin direnişini boğmak olduğu belirtildi. Yapılan açıklamada 20 bine yakın metal işçisinin şalterleri indirip üretimi durdurduğu bir evrede yaşanan polis operasyonunun hedefinin belli olduğunun altı çizildi ve bu gözaltıların, MESS ile onun sadık hizmetkarı Türk Metal çetesinin on yıllardır baskı ve zorbalıkla ayakta tuttuğu kölelik düzenine karşı ayağa kalkan metal işçisinin bu büyük direnişini ezebilmek için, sermaye devleti ve polisi tarafından yine sermayenin talimatıyla, metal işçisinin sesini kesmek ve soluğunu tıkamak amacıyla yapıldığı vurgulandı.

- VU/İnadına Haber / 21 Mayıs 2015 -

Kızıl Bayrak tarafından yapılan açıklamanın tam metni şöyle:

"Metal işçisinin sesini-soluğunu kesemezsiniz!

 Haftalardır gazetemizi ve 20 yılı aşkın süredir büyük bir kararlılıkla sürdürdüğümüz mücadele geleneğini hedef alan tehdit ve karalamaların ardından bu sabah aralarında yazı işleri müdürümüz Tayfun Altıntaş’ın da bulunduğu 10 kişinin gözaltına alındığı polis operasyonu, defalarca kez benzer saldırıların hedefi olan gazetemizi şaşırtmadı.

MESS ve onun sadık hizmetkarı Türk Metal çetesinin on yıllardır baskı ve zorbalıkla ayakta tuttuğu kölelik düzenine karşı ayağa kalkan metal işçisinin büyük direnişini ezmenin metal işçisinin sesini kesmek, soluğunu tıkamak olduğunu bilen sermaye devleti ve onun polisi, efendisi sermayenin talimatını yerine getirerek devrimci işçiler ve gazetemizin yazı işleri müdürü Tayfun Altıntaş’ı metal direnişinin kalbi olan Bursa’da düzenlediği ev baskınlarıyla gözaltına aldı. Bir süredir metal direnişindeki gelişmeleri takip etmek üzere Bursa’da bulunan yazı işleri müdürümüz Tayfun Altıntaş, yüzlerce metal işçisinin toplu istifa için buluştuğu 5 Mayıs’ta Türk Metal çetesinin adamlarının saldırısına uğrayarak yaralanmıştı.

20 bine yakın metal işçisinin şalterleri indirip üretimi durdurduğu bir evrede yaşanan polis operasyonunun amacı bellidir. Amaç; metal işçisinin öncüleriyle olan bağını koparmak, onun mücadelesinin açığa çıkardığı devrimci gerçeklerin işçi ve emekçilere ulaşmasını engellemek ve nihayetinde metal işçisinin direnişini boğmaktır.

Bu sabah saatlerinde Bursa’da gerçekleşen polis operasyonunda gazetemizin yazı işleri müdürü Tayfun Altıntaş gözaltına alınması, MESS ve Türk Metal çetesinin haftalardır sürdürdüğü kara propaganda ve hedef göstermelerin ardından tesadüf değildir.

Yazı işleri müdürümüzün de aralarında bulunduğu 9 kişinin gözaltına alındığı polis operasyonuna gerekçe olarak sunulan “Şüphelilerin eylemlerini, sosyal paylaşım ağı üzerinde kurdukları Metal İşçileri Birliği (MİB) isimli grup ile Kızılbayrak adlı dergi üzerinden yaptıkları yayınlar ve oluşturdukları Fabrikalar Arası Kurul (FAK) toplantılarında alınan kararlarla gerçekleştirdikleri” ifadeleri operasyonun arkasında yatan gerçeklerin yalın bir özetidir.

Bir kez daha altını kalın harflerle çizerek söylüyoruz. Bu mücadelenin sesi-soluğu olan metal işçisinin Kızıl Bayrak’ını teslim alıp susturabileceğinizi sanıyorsanız yanılıyorsunuz.

Hukuksuz, keyfi ve zorbaca girişimlerinize ve saldırılarınıza son verin, gazetemizin yazı işleri müdürü Tayfun Altıntaş’ı derhal serbest bırakın!

Tayfun Altıntaş derhal serbest bırakılsın! Devrimci basın susturulamaz!"